Monday, September 18, 2006

ballad of the broken seas

guzeller guzeli isobel campbell hanfendinin belle and sebastian macerasi cok sukur uzun zaman once sona erdi. isobell kendinin fakina vardi. aynanin karsisina gecti. daha sonra queens of the stone age'den yakinen tanidigimiz mark lanegan ile bir album cikardi: ballad of the broken seas. bu albumu şu son bahar gününde degil de, yilin hangi gununde ansaydik sizce a dostlar! hayallerinizin pesinden kosmayi hic bir zaman birakmayiniz. buyrunuz isobell ve mark bizle icin soyluyor do you wanna come walk with me.



the chinese stars

malumunuz arab on radar isimli grup 2002 yılında dağılıverdi. dagilan grubun vokalisti ve gitaristi olarak alemlere un salan eric paul beyefendinin davulcu craig kureck ile kurdugu the chinese stars'da tanidik baska bir isim daha var. six finger satellite'in uyesi bas gitarist rick pelletier. ha bir de unutmadan grupta gitarist paul viera var. grup 2003 yilinda rhode island'da kurulmus. grubun diskografisi soyle:
2003 turbo mattress
2004 a rare sensation
2005 kitty play.
sizinle paylasacagimiz sarki a rare sensation'dan geliyor sevgili muzikseverler. huzurlarinizda panic in the population. buradan ayrica nago'ya bu vesileyle selam cakiyorum.



Sunday, September 17, 2006

groovinistanbul daniel benjamin'i gururla sunar.


genc, yetenekli amma velakin mainstream medyada arasaniz da bulamayacaginiz alman muzisyen daniel benjamin, kaydettigi 150 sarki, verdigi 450 konseri isinde profesyonel hic bir plak sirketinden ve menajerden yardim almadan yapmis bir sanatci. buna ragmen konserleri gayet dolu dolu geciyor, insanlar daniel'i dinlemek icin mesela berlin'den stuttgart'a gidiyor. ama mtv'yi acsaniz baksaniz ne bir videosunu gorursunuz ne adini duyarsiniz. mainstream muzik dergilerini karistirirsaniz ne hikayesini okursunuz, ne fotografini gorursunuz. isin ilginc yani, daniel'in yaptigi muzigin gayet populer olma, kitleleri pesinden surukleme potansiyeline sahip olmasi. fakat, kim daniel'i bu noktaya getirecek. peki, daniel bu noktaya gelmek istiyor mu?
iste buyurun guzel bir daniel benjamin sarkisi. faces to death.




Saturday, September 16, 2006

first floor power

simdi size tanitacagimiz grup bilin bakalim nerden? efendim? evet dogru cevap. isvec'ten. su ana kadar iki album ve bir cok single cikarmis olan first floor power bir cok gruptan etkilenmis. bunlarin arasinda nina simone, smog, hot chip gibi isimler var. yani durumlari biraz karisik.

grup uyeleri soyle:
sara wilson - bas gitar ve vokal.
karl-jonas winqvist - keyboard ve vokal.
jenny wilson - gitar ve vokal.
per lager - davul ve vokal.

grup uyelerinden karl ve sara kendi solo alumlerini cikarmislar daha sonra. onlar da siddetle tavsiye edilecekler ama once buyrun sizi suraya alalim. first floor power soyluyor. happy endings.



Friday, September 15, 2006

deli gömleği








oldukça başarılı bulduğum ankara kaynaklı bir grup daha tantıyoruz sizlere. İnsan kendine soramadan edemiyor. seattle nere? ankara nere? şaka biyana ankaradan çok sağlam grunge grupları çıkıyor. işte bunlardan bir tanesi de deligömleği. grubun 4 tane demosu mevcut. bunun yanında rockistanbul rockstation gibi önemli organizasyonlarda yer almışlar.

gitar.vokal,şarkı yazımı -ozver yilmaz
bass gitar-burak öztürkmen
davul-doruk andıç
gitar-ozan b. can

http://www.deligomlegi.net/

buyrun dinleyin
çanlar ve çarklar



Thursday, September 14, 2006

le sport

elektro-pop müziğin son dönemlerdeki en önemli temsilcilerinden le sport ile huzurlarınızdayız. örjan ve fredrik isimli iki isvecli gençten oluşan bu grubun yaptığı müziğin türü euro-beat. vokalin ne kadar başarılı olduğunu söylemeden evvel le sport'un kraftwerk ve abba'dan ne kadar etkilendiğinden bahsecektim ama artık çok geç. en iyisi ben susayım, siz dinleyin. saygilar.



Wednesday, September 13, 2006

beatallica

bu seferki grup aslında o kadarda underground değil ama hakikatten ilginç bir grup. özellikle işin mizahi kısmını bu kadar başarılı bir şekilde abartan hiçbir gruba rastlamadım.



vokal, ritm gitar-jaymz lennfield
lead gitar-krk hammettson
bass gitar-kliff mcburtney
davul-ringo larz

sarkıları dinlemeden evel isimleri okuduysanız bahsettiğim şeyi anlamışsınızdır.müzikal olarakta gayet başarılı bir trash örneği vermekteler.

hey dude




a garage dayz nite



Monday, September 11, 2006

get myself into it


leydiler ve centilmenler. yıllardır albüm çıkarsınlar diye dört gözle beklenen the rapture sonunda yeni bir singe çıkardı. pieces of people we love isimli albümleri de 12 eylül itibariyle amerikalarda satışa sunuluyor. hadi bakalim diyor, sizi ilk single get myself into it ile başbaşa bırakyoruz. bu arada şarkıyı çok dinlemeyin zira eminim ilerleyen günlerde 1249 tane remixini duyacaksınız.



Sunday, September 10, 2006

ekşiwave











ekşiwawe, ekşisözlüğün 2. unoffical radyosudur. özünde elektronik müzik bazlı bir yayın politikası gütmekte.
ama elektronik diyince akıllara 300-500-300-500 tarzı müzikler gelmesin. gayet başarılı çalışmaları bu radyoda dinlemek mümkün. özellikle funk sevip sözlük okuyanlarında yakından tanıdığı secret omen in programına dikkat etmekte yarar var. zira pazartesi günleri 14.30 dan sonra kendinizi işi gücü bırakıp oynarken bulabilirsiniz. old school gibisi varmı?

burdan buyrun
http://84.16.227.29:7120/listen.pls


www.eksiwave.com

memoplay içinde björn kleinhenz

pek aziz romalılar. isveç konusunu bir kere açtık ya, artık bunun sonu gelmez gibi görünüyor. bu sebeple bir taşla iki kuş vurmak eylemini gerçekleştirmek için size memoplay'i tanıtmak istiyorum. 2004 yılında kurulan bir grup memoplay. björn kleinhenz ve adam swanell'den oluşuyor. işveç bağımsız müziğiyle ilgili arkadaşlar bu isimleri bir yerden tanıyorum sanki diyebilirler zira björn zaten kendi başına, başlı başına bir sürü albümü olan gencecik bir kardeş, adam ise bir sürü grupta başta saksafon olmak üzere çeşitli enstrümanlar çalmış. sonra günlerden bir gün ikisi oturmuşlar, neden biz memoplay olmuyoruz demişler. çalışma tarzları da bir hayli ilginç. björn oturuyor şarkıları akustik gitarla kaydediyor. adam onları alıp elektronik öğelerle beziyor ve aşağıda örneğini göreceğiniz şekle dönüştürüyor. henüz çok yeni olan memoplay'e şöyle bir kulak kabartmakta fayda var. ayrıca sizlere bonus olarak björn kleinhenz'dan bir sürpriz de var. işte bakınız hemen aşağıda. memoplay söylüyor: song for no ears




ve björn kleinhenz söylüyor: better company.


Saturday, September 09, 2006

alarma man!

isveç garip memleket mirim. ne ararsan var. hele ki göteborg. dünün işçi şehri, belki de bugünün müzik başkenti. o kadar şahane underground müzisyenlere ve gruplara ev sahipliği yapıyor ki, hangisiyle meseleye girsek bilemedik. a harfiye başlıyor diye belki de, alarma man'a öncelik vermeye karar verdik. gitarlarda ve vokallerde calle fredriksson, viktor lager, bas gitarda niklas fors ve davulda andreas litfeldt var.oturmuslar 16 tel ve bir davulla inanilmaz sesler çıkarıyorlar. yaptıkları müziği arpeggio punk olarak nitelendiriyorlar. ekşınla dolu ekşın yaptıklarını söylüyorlar. efendim? duymak mı istediniz? aşağıdaki buton ne işe yarıyor sanıyorsunuz.



us

malumunuz istanbulda yaşamanın getirdiği en büyük dezavantaj sanırsam diğer şehirlerdeki potansiyeli kaçırıyor olmak. özellikle ankara menşeyli underground gruplar epey iyi işler yapmakta. bu postta size ankaradan çıkmış kaliteli bir grunge grubunu tanıtıcağız. us 2006 şubatında promo cd sini çıkarttı. çıkan promo cdlerinde özellikle vokali epey başarılı bulduğumuzu eklemeden geçemiyeceğim. ayrıca cd nin kapak tasarımı oldukça başarılı.

grubun kadrosu ise şöyle:
dincer azapci : vocal-guitar
emre akyüz : bass-back vocal
merih özkan : guitar
doruk andic : davul

duygu atacan :kapak tasarımı

buradan buyrun

huysuz

huysuz


Friday, September 08, 2006

cap'n jazz



vakti zamanında çıkardıkla tek albümle chicago'nun orta yerine bomba gibi düşen cap'n jazz, bir sürü single'ın ve demo'nun sahibi olan kendi tarzında çok mühim bir bohem-punk grubu. 1988-1995'e süren 7 yıllık ömründe ürettikleriyle birçok grubu etkileyen cap'n jazz'ın dağılması aslında onun bitmiş olduğu anlamına gelmiyor. zira dağılan grubun üyeleri yeni ve çok önemli başka gruplar kurdular. yine de hiç bir şey cap'n jazz'ın yerine dolduramadı. şarkı sözlerindeki ironi ve karşı duruşu başka hiçbir emo-punk grupta göremedik. vokalde tim kinsella, gitarlarda ve arka vokallerde victor villareal ve davey vanbohlen ve davulda mike kinsella'dan oluşan cap'n jazz'ı saygıyla anıyoruz. sizleri oh messy life isimli cap'n jazz klasiğiyle başbaşa bırakıyoruz.






takedown


takedown istanbul’dan bir punk-rock grubu. 2004 yılında grup üyelerinin bağımsız çalışmalarının yanı sıra kurulmuş olan takedown’ın günümüze kadar gelen değişikliklerden sonra bugün 4 kişilik kadrosuyla yoluna devam ediyor.takedown aslında bu tarz müziği seven ve underground barlardan takip edenlere yabancı gelmicek isimlerden oluşuyor.

ritm gitar, vokal - özgür
lead gitar, geri vokal - caner
bass - muratay
davul – sarven

constraint of conscience




Thursday, September 07, 2006

made in berlin

şehirlerin en şahanesi berlin, kültür-sanat hayatının doruklarını yaşıyor dersek pek yalan söylemiş sayılmayız. zira son bir kaç yıldır yaşanan gelişmelere bakıldığında berlin'in önemli bir müzik icra merkezine dönüştüğünü gözlemleyebiliyoruz. dünyanın çeşitli yörelerindeki sanatçıların berlin'e akın etmesi ve birlikte ortak projeler üretmesi yeni ve dikkate değer şeylerin haberini veriyor bizlere. bu haberlerden biri the whitest boy alive. yıllar önce sadece dans müziği projesi olarak kurulan üç kişilik ekip yıllar sonra karşımıza dört kişilik bir canlı müzik grubu olarak çıktı. gitar ve vokalde erlend oye, bas gitarda marcin oz, davulda sebastian maschat ve rhodes'ta daniel nentwig'ten oluşan the whitest boy alive, bubbles etiketiyle piyasaya sürülen ilk albümleri dreams'i çıkardı. albüm 10 şarkıdan oluşuyor. dans müziği projesi olarak başlayan bir grup için gayet bol gitarlı ve funky şarkıların bulunduğu albümü dinlemekte fayda var. belki içinizden biri benim de aldığım o talking heads tadını alır. şarkı sözlerine özellikle dikkat etmenizi öneririm. zira kings of convenience'dan da yakinen tanıdğımız erlend oye'nin yazdığı lirikler daima çok manidardır. lirikteki berlin sosunu saymazsak aslinda tamamen kings of conveniece söz yazım tekniği kullanılmış. lakin müzikal anlamda pek bir benzerliklerinin olduğunu söyleyemeyeceğim. bir fikir sahibi olmak için lütfen buyrun burdan yakın. the whitest boy alive söylüyor a dostlar! huzurlarınızda burning.